Bursa Uludağ Kadın Basketbol Takımı, FIBA Kadınlar Avrupa Kupası play-off turu ilk maçında London Lions Basketbol takımına 77-53 mağlup oldu. 21 Aralık Perşembe günü, Türkiye saati ile 22.00’da oynanan rövanş maçı için, takım yöneticileri 4 Aralık’ta teknik heyet ve oyuncular için, İstanbul İngiltere Başkonsolosluğu’na vize başvurusunda bulundu. Konsolosluk çalışanları, internet üzerinden vize başvuru için gün almalarını, sporcu dahil hiçbir meslek grubunun vize muafiyeti veya vize önceliği olmadığını öne sürerek, gelen evrakları kabul etmedi. Kulüp yönetimi, internet sitesi üzerinden vize başvurusu için randevu aldı. 21 Aralık’ta oynanacak maça gidebilmek için evraklarını tamamlayan heyet, 13 Aralık’ta sporcular ve teknik heyetin Londra’ya gidebilmesi için başvuruda bulundu.
VİZE YETİŞMEDİ
Teknik heyet, durumu FIBA’ya bildirip maçın ertelenmesini istedi. Heyetin teklifini kabul etmeyen FIBA yöneticileri maça çıkılmaması halinde kulübe 40 bin euro para cezası uygulanacağını bildirdi. Bunun üzerine Hırvat vatandaşı Mia Masic, İspanya vatandaşı Oumoul Sarr, ABD vatandaşı Channon Fluker ile Bulgaristan çifte vatandaşlığı olan Kaptan Eda Şahin ve Almanya çifte vatandaşlığı bulunan Tuba Poyraz’dan oluşan 5 kişilik ekip, karşılaşmaya çıkabilmek için İngiltere’ye gitti. Sakat şekilde oyuna çıkan, oyun kurucu Eda Şahin’in bazı hücumlara katılamaması dikkat çekerken, Bursa Uludağ Kadın Basketbol Takımı, London Lions Basketbol’a 122-63 mağlup olarak sahadan ayrıldı.
‘GİTTİM, SAHADA DURDUM’
Dün sabah Türkiye’ye dönen takım, ayağının tozuyla lig maçına hazırlanmaya başlarken, takım kaptanı Eda Şahin, Melikgazi Kayseri Basketbol takımıyla yapacakları karşılaşma öncesi, zorlu İngiltere maçını DHA’ya anlattı. 20 gündür sakatlığının sürdüğünü söyleyen Şahin, 122-63 mağlup ayrıldıkları London Lions maçı boyunca yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Ben sakatlanalı yaklaşık 20 gün oldu. Bir maçta bileğimi burktum ve bilek bağımı kopardım. İyileşme süreci yaklaşık 4-6 hafta dediler. İngiltere’deki maça normalde gitmiyordum. Çünkü tedavime devam etmem gerekiyordu. Fakat bazı durumlardan dolayı, takımın sahaya çıkıp oynaması için benim gitmem gerekiyordu. Durumu belirttik ama sahada durmam gerekiyordu. Gittim, sahada durdum takımım için ve bizim için. Koşmam ve zıplamam yasaktı, sadece yürüyebilme durumundaydım. Çünkü tedavide henüz o aşamaya geçmedim. Benim için açıkçası zor bir andı. Bir yandan oynamak, bir yandan koşmak istiyorsun ama orada sağlık durumum için kendimi frenlemem gerekiyordu. O an hayatımda yaşadığım en karmaşık anlardan birisiydi. Sinir, öfke, üzüntü, hayal kırıklığı hissettim.”
‘TEDAVİ SÜRECİM GERİLEDİ’
Uçak yolculuğu yapmasının ve sahaya çıkıp oyunda yer almasının, tedavi sürecini yavaşlattığını söyleyen Şahin, “Takım için bunu yapmam ve onlara destek olmam gerekiyordu. Bana bu sene içinde bir kaptanlık görevi verildi. Bu takımın başını bir şekilde ben çekiyorum. Onların ortak noktası olmam gerekiyor. Şu anki tedavi aşamamda da bu haftadan itibaren artık yavaş yavaş kontrollü bir şekilde, ilk önce trambolin üzerinde zıplama ve koşu simülasyonu çalışıp, ardından yavaş yavaş saha adaptasyonuna başlayacağım. Eğer her şey normal giderse, yılbaşından sonra olmaya ve oynamaya başlayacağım. Normalde bu trambolin olayına bu hafta içi başlayacaktım. Yolculuktan dolayı hem tedavi olamadım hem de uçak yolculuğunda ayağımın sürekli yerde kalması bileğimdeki şişliği artırdı. Bu durum tedavi sürecini geri attırdı” diye konuştu.
‘KARŞI TAKIMIN FİZYOTERAPİSTİNDEN YARDIM İSTEDİK’
Takımlarını en iyi şekilde temsil etmek için tüm çabayı sağladıklarını belirten Şahin, “Benimle gurur duyan ve beni destekleyen çok fazla insan olduğunu gördüm. Ben yapmam gerekeni yaptığımı düşünüyorum. Bunun olmasını hiç istemezdim. Bu duruma düşmek, düşürülmek, hem kendim hem takım için hiç istemezdim. Bu durumdan mutluyum diyemem. Yolculuğumuz 4 kişi başladı, arkadaşımızın biri Hırvatistan’dan geldi. Karşı takımın takım menajeri ile otele geçişimiz için iletişim kurdum, otele geçtik. Vaktimiz vardı. Maça kadar hava alalım dedik, hava aldık. Program bize atılmıştı zaten, hangi saatlerde ne yapacağız. FIBA yetkilisi geliyor maçtan önce bir teknik toplantı düzenleniyor, oyuncu ve lisans kontrolleri yapıyor. Onları hallettik. Maça gittik, karşı takımdaki fizyoterapistten rica ettik bize yardımcı olması için. Ben oynamayacağım halde sahada bulunacağım için kendime bandaj yaptırdım. Takım arkadaşlarım da yaptırdı. Kendi aramızda toplantı yaptık. Öyle ya da böyle bu sahaya çıkıyoruz ve elimizden geldiğince iyi temsil etmeye çalışacaktık. Bu taraftaki yönetici ağabey ve ablalarımızla iletişimdeydik. Orada ben olduğum için, benden dönüyordu o işler. Bizim spor hayatında bu olduğu için, bu riski alarak ben 2 çaprazdan sonra döndüm oynadım. Çünkü sevdiğim şeyi yapıyorum. Kendi karakterimde çok kötü bir şey olmadıkça, bana gelip ‘Devam edemezsin’ demedikleri sürece ruhumda pes etmek olmuyor. Yediremiyorum kendime, kalkıp savaşmaya devam ediyorum” ifadelerini kullandı.
‘BİZ BURADA AYRI BİR TELAŞ YAŞADIK’
Sürecin sadece oyuncular için değil yöneticiler ve idari kadro için de yıpratıcı geçtiğine dikkat çeken Bursa Uludağ Kadın Basketbol Takımı Menajeri Cemre Altınay ise şöyle konuştu:
“30’unda İtalya ile maç oynandı. En son o zaman İngiltere ile maç yapacağımız ortaya çıktı. Play-off ile belli oldu. O süreçte takım 1 Aralıkta Türkiye’ye döndü. Biz ayın 4’ünde, çünkü hafta sonu giriyordu araya başvurduk. İngiltere vizesi için başvurduk, hazırlıkları yapmaya başladık. Bütün evrakları topladık. Hatta bireysel turistik vize alır gibi de banka dokümanlarından SGK dökümlerine kadar her şeyi istedik. Gri pasaport başvurumuz için İngiltere Konsolosluğu’na gittik. Fakat online randevu alıp devam etmemiz gerektiğini söylediler. Online randevu aldık, ayın 13’üne randevu verdiler. Başkanlarımız, Dışişleri Bakanlığı ile görüştü, bize yetişeceğini söylediler. Yetişmedi ve biz 4 oyuncuyu buradan uçağa bindirdik ve gönderdik. Biz burada ayrı bir telaş yaşadık. İdari kadro için ayrı yıpratıcıydı. Biz de çok yıprandık, oldu olmadı diye. Çünkü bir organizasyon var ortada. Oteliydi, uçağıydı hiçbir şey yapamıyoruz. Bu durum bizi antrenman düzenine, saatine kadar etkiledi. Çok ciddi anlamda takımı da etkiledi. Koçun programını etkiledi.”
‘MADDİ VE MANEVİ YIPRANDIK’
Maddi ve manevi anlamda yıprandıklarını söyleyen Altınay, ”Bizde her şey makine gibidir. Saniyelik, saliselik gelişir. Bizim için zaman geliyor, yarım saatin çok büyük önemi olabiliyor. Manevi olarak kızlar yıprandı. Elimiz sürekli telefondaydı iyiler mi diye. Maddi olarak da çok büyük bir külfetin altına girdik. Son dakika alınan uçak biletleri, kızların transferleri, gelişi, gidişi, bize ödenen paralar, Hırvatistan’dan getirttiğimiz oyuncuya ödenen para. Ciddi anlamda yükün altına girdik ama manevi olarak burada kalanları da oradakileri de sarstı. O gece kızlar 3,5- 4’te Türkiye’ye döndüler ve sabah 9’da antrenmana çıkmak zorundaydılar. 4-5 saatlik bir uyku ile burada antrenman yapmak zorunda kaldılar. Bir oyuncumuz sakat zaten, tedavi olması gerekirken böyle bir yükün altına girdi. Manevi olarak çok yıprandık” dedi.
‘KIZLARI NOEL KUTLAMASINA GÖTÜRMEYECEKTİK’
Vizenin çıkması için kendilerinden ekstra para istendiğini de belirten Altınay, “Oraya turistik anlamda gitmedik, hizmet için gittik, iş için gittik. Kolaylık sağlanmalıydı. Kızları Noel kutlamasına götürmeyecektik. Bu konuda, ‘Standart işlem uygulanacak, hızlı başvuru yapsaydınız’ gibi bir açıklama yapmış İngiltere Konsolosluğu. Kimse 700-800 paunt ekstra vermek zorunda değil. Bundan bilgimiz yoktu. Sonradan öğrendik. Kafile ile başvuramadığım bir vize sisteminin içine girdik. Tek tek bireysel olarak, turistik vize alır gibi başvuru yaptık. Evrakları her şeyi ayrıntılıydı. Çok uğraştırdı bizi. Başka işlerle uğraşmamız gerekirken, bunlarla uğraştık. O kızların yemeleri, içmeleri, yatmaları, kalkmaları. Sürekli elimizde telefon, aldılar mı, karşıladılar mı diye. İstanbul Havaalanı’nda çok ciddi süre bekledik. Onlar orada biz burada çok yıprandık” ifadelerini kullandı.